4 Yıl Toplam Kaç Gündür Artık? Toplumsal Cinsiyet, Çeşitlilik ve Sosyal Adalet Açısından Bir Bakış
Hayatımızın bir kısmı, geçtiğimiz dört yıl boyunca yaşamış olduğumuz birikimle şekilleniyor. Bu yıllar, kimi için hızlıca geçerken, kimileri içinse çok daha uzun bir zaman dilimi gibi hissedilebiliyor. Peki, bu “4 yıl toplam kaç gündür artık?” sorusuna toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adalet perspektifinden nasıl bakabiliriz? İstanbul’un sokaklarında, toplu taşımada, işyerinde karşılaştığım sahneler üzerinden, bu sorunun altındaki daha derin meseleleri keşfetmeye çalışacağım.
4 Yıl Toplam Kaç Gündür Artık? Zamanın Kendisinin Değişen Anlamı
İstanbul’da yaşayan bir genç olarak, zamanla ilgili algım sık sık değişiyor. Bir gün boyunca yapacak o kadar çok şey var ki, bazen sadece birkaç saat içinde bile hayatımda önemli değişiklikler oluyor. Ancak, tüm bu hızlı yaşamın içinde, bazı şeylerin hala sabit kalıyor; toplumsal cinsiyet rollerinin, sosyal adaletin ve çeşitliliğin nasıl şekillendiği gibi. Her biri, dört yıl boyunca geçirdiğimiz zamanın nasıl biriktiklerine dair bir hikaye anlatıyor.
Toplumsal Cinsiyet Rolleri ve Zamanın Algısı
Toplumda kadın ve erkeklere biçilen roller, zamanla birlikte değişiyor. 4 yıl içinde yaşadığım deneyimlerden birinde, toplu taşımada yaşanan bir olayı hatırlıyorum. Bir sabah, sabahın erken saatlerinde bir kadın, yoğun metrobüs yolculuğunda yanında taşıdığı ağır çantasını bir erkek yolcuya emanet etti. “Bunu biraz taşır mısınız?” dedi. Erkek, şaşkın bir şekilde çantayı aldı ama yüzünde bir gülümseme vardı; bir tür ‘bana teşekkür eder misin?’ duygusu hissediliyordu. Bu, toplumsal cinsiyet rollerinin ne kadar hâlâ canlı bir biçimde var olduğunu, kadınların kendi yüklerini taşırken, bir adım geriye çekilmenin hala normal sayıldığını gösteriyordu.
Ancak zamanla bu tür olayların arttığını söyleyemem. Kadınların çalışma hayatında daha fazla yer aldıkça, evdeki rolleri ve iş hayatındaki sorumlulukları da değişiyor. 4 yıl önce toplumda hala “kadın işlerini” evle sınırlı tutan bir bakış açısı hâkimken, şimdi kadınların toplumsal hayattaki etkinliği artıyor. Toplumun farklı kesimlerinde kadınların haklarının savunulması, toplumsal cinsiyet eşitsizliğine karşı yapılan çalışmalarda bir ilerleme kaydedildiğini gözlemliyorum.
Çeşitlilik ve Farklı Kimlikler
Farklı kimliklerin ve toplumsal sınıfların temsil edilmesi, zamanla artan bir önem taşıyor. 4 yıl boyunca İstanbul sokaklarında karşılaştığım çeşitliliğin, özellikle toplumsal cinsiyet ve etnik kimlik açısından oldukça belirgin olduğunu fark ettim. Kadınların şehre daha fazla entegre olmaları, farklı cinsel kimliklerin daha görünür hale gelmesi, toplumun “norm”larının zorlandığını gösteriyor.
Bir diğer gözlemim ise LGBT+ bireylerin daha fazla yer aldığı alanların çoğalmasıydı. Eskiden, İstanbul’un bazı semtlerinde ya da mahallelerinde bu topluluk neredeyse görünmezdi. Ancak son dört yılda, Pride yürüyüşlerinin büyümesi ve LGBT+ haklarının savunulması noktasındaki farkındalık artışı, toplumsal çeşitliliğin kabul edilmesinin daha hızlı bir şekilde topluma entegre olduğunu gösteriyor. Bu durum, yıllarca süren mücadelelerin ardından, sadece 4 yıl gibi kısa bir zaman diliminde bile ne kadar ilerleme kaydedilebileceğini gözler önüne seriyor.
Sosyal Adaletin Değişen Yüzü
Sosyal adaletin toplumsal yapıyı dönüştürme gücü, İstanbul’daki toplumsal hayatta her geçen yıl daha da hissedilmeye başladı. 4 yıl önce, işyerlerinde, sokaklarda veya alışveriş merkezlerinde ayrımcılık, çoğu zaman göz ardı edilirdi. Ancak bugün, daha fazla insan, haklarının farkında ve sesini duyuruyor. Bu sesler, genellikle toplumsal eşitsizliklere karşı bir duruş sergiliyor.
Bir işyerinde, işçi hakları için yapılan bir protestoya katıldım. Çalışanların ücret eşitsizliği ve çalışma saatlerinin uzunluğu üzerine konuşmalar yapılıyordu. Bu tür sosyal adalet hareketleri, zamanla toplumsal yapıyı yeniden şekillendiriyor. 4 yıl önce çok sınırlı olan bu hareketlerin, bugün daha yaygın ve güçlü bir hale geldiğini görmek, sosyal adaletin ne kadar önemli bir mesele olduğunu hatırlatıyor. Zamanla birlikte, bir şeyin “doğru” veya “yanlış” olduğu algısı değişiyor. Eskiden kabul gören toplumsal normlar, artık daha fazla sorgulanıyor ve değişiyor.
4 Yılın Toplamı: Toplumun Geleceği
İstanbul’da yaşarken, 4 yılın toplamda nasıl bir değişim yarattığını çok açık bir şekilde gözlemlemek mümkün. Kadınların toplumsal hayattaki rolü, LGBT+ hakları, çeşitlilik ve sosyal adalet konusundaki farkındalık, zamanla birlikte daha da güçleniyor. Bu değişimlerin, sadece toplumsal düzeyde değil, kişisel düzeyde de etkileri var. Bu dört yıl içinde, daha fazla insan haklarının farkına varıyor ve bu, daha eşit bir toplum yaratma yolunda büyük bir adım oluyor.
Toplum olarak, geçmişin kalıplarından çıkıp, daha adil bir yaşam için yol almak, bu 4 yılın toplamda kaç gün olduğunu anlamlandırmanın bir yoludur. Zaman biriktikçe, toplumsal yapılar da değişiyor ve daha kapsayıcı bir toplum kurma adına adımlar atılıyor. 4 yıl, belki birinin hayatında çok kısa bir zaman dilimi olabilir; ama toplumsal cinsiyet, çeşitlilik ve sosyal adalet alanındaki mücadeleler, bu dört yıl içinde çok şeyin değişebileceğini gösteriyor.